İngilizce - Türkçe Sözlük | İngilizce

pek az

stingy

pek az

insignificant

pek az

inappreciable

pek az

barely Adverb

pek az

hardly Adverb

pek az

seldom

pek az

remote

pek az

fractional

(gemi) bu bölgelerde rüzgârsızlıktan pek yavaş ilerlemek

to in the doldrums Verb

(iş) geleceği pek iyi görünmemek

to offer no prospects Verb

...'den pek de farklı değil.

It's not very different from ....

…, ama başka da pek bir numarası yok.

…, but that's about it. Sentence

…, ama başka pek bir özelliği yok.

…, but that's about it. Sentence

ağızıni pek tutmak

to keep secrets Verb

ağzından pek laf çıkmaz

coy of speech

aralarında pek benzer taraf göremiyorum

I can't see much likeness between them

aynı anda pek çok işle uğraşmak

to spread yourself too thin Verb

aynı zamanda pek çok yerde birden olma

ubiquity Noun

bir şeyden pek önemli bir kâr elde etmemek

to extract no unusual pims from sth Verb

bir şeyden pek önemli bir kâr elde etmemek

to extract no unusual profit from sth Verb

bir şeye pek önem vermemek

to set little store by Verb

bir şeyi yapmaya pek gönüllü olmamak

to have little mind to do sth Verb

bir şeyi yapmaya pek niyeti olmamak

to have half a mind to do sth Verb

bir temlikin ancak pek uzak bir gelecekte hüküm ifade etmesi

remoteness

biri hakkında pek iyi izlenimi olmamak

to have a poor opinion of sb Verb

birinden pek hoşlanmamak

to not think much of someone Verb

birini pek etkilememek

to move someone very little Verb

birini pek yaklaştırmamak

to keep someone at arms's length Verb

birinin sözde saygılı davranışına pek bel bağlamamak

to attach little faith to sb's profession of esteem Verb

bu gibi şeylerden hoşlanmak yız pek

we don't go in for that sort of thing here

bu hisseler pek hareketli

these shares are active

bu mallara pek talep yok

there's not much call for these articles

bu pek tepeden inme oldu

that's a bit of a jar

dışarı çıkmayı canım pek çekmiyor

I haven't much enthusiasm for going out

gelme olasılığı pek yok

there is little prospect of his coming

gözü pek

brave

gözü pek

adventurous Adjective

gözü pek bir şekilde

bravely Adverb

iş mektubundan başka yerde pek kullanılmaz

to be little used outside a business letter

iyileşmek için pek ümidi olmamak

to hold out little hope for recovery Verb

kanunu pek ciddiye almamak

sail close (near) to the wing Verb

kâr getirmesi pek olası olmayan hisse senetleri

punt Noun

kendini pek iyi hissetmemek

to feel not quite the thing Verb

kendini pek iyi savunmak

to keep one's end up Verb

keyfi pek yerinde olmama

a little off form

mücadeleye pek gönüllü olmamak

to put up little fight Verb

öğretme konusunda pek yeteneği olmamak

to have little or no vocation for teaching Verb

pek

thumping

pek

highly Adverb

pek

well

pek

a great deal

pek

hard

pek

only too

pek

sound

pek

very much

pek

rigid

pek

strong

pek

very

pek

unyielding

pek

multitudinous

pek

mightily

pek

solid

pek

stiff

pek

terrible

pek

all

pek

dirty

pek

ever so

pek

firm

pek

high

pek

jolly

pek acelesi olmamak

to not to need much pressing Verb

pek akıllı olmayan adam tipinde

neanderthal

pek âlâ

all right

pek az sayıda teklif sahibinin bulunduğu piyasa

oligopolistic market

pek az şey anlayabilmek

to make little Verb

pek az şey anlayabilmek (çıkarabilmek

to make little Verb

pek az ya da yok denecek kadar az yardım

little or no help

pek bir işe yaramamak

to not to be up too much Verb

pek bir yaratıcılık, heves ve kıvraklık göstermeden sürekli çalışan kişi

plodder Noun

pek bir yaratıcılık, heves ve kıvraklık göstermeden sürekli çalışma

plodding Noun

pek büyük kazanç elde edememek

to have no mighty pennyworth of sth Verb

pek çabuk

rapid

pek çabuk giden şey

flyer

pek canlı olmak

to feel one's oats Verb

pek çekiciliği olmamak

to have little attraction Verb

Pek ciddiye almadım.

I didn't think too much about it. Sentence

Pek ciddiye almadım.

I didn't think much about it. Sentence

highly Adverb

a lot of

jolly

quite a few

sorely

countless

perfect

so

a great many

numerous Adjective

superabudant

in the worst way

ever so much

liberal

heartily

in many respects Adverb

pek çok açıdan

on so many levels Adverb

pek çok dipnot bulunmak

to be crowded with references Verb

pek çok farklı şeyden keyif almak

to live life to the full Verb

pek çok maddenin fiyatının yükseldiği pazar

bull market

pek çok neden

multitude of reasons Noun

pek çok risk üstlenmiş ve en az bir kez iflas etmiş bir kişi

entrepreneurial veteran

pek çok sebep

multitude of reasons Noun

pek de … değil

not as … as all that Adjective

pek de … değil

not all that … Adjective

pek de ilgisiz değil

not altogether disinterested

pek değer vermemek

to lay little store by Verb

pek değeri olmamak

to be of little value Verb

pek değerli olmamak

to not amount to much Verb

pek doğru bir davranış değil

not a very proper attitude

pek dürüst olmayan

dubious Adjective

pek emin

foolproof

pek endişe etmemek

to care precious little Verb

pek erken

all too soon

pek esası olmamak

to be of little substance Verb

pek fena değil

not half bad

pek formunda olmamak

to not to feel quite up to the mark Verb

pek geniş bir alan

vast extent of ground

Pek havamda değilim.

I'm not in the mood.

pek hoş

delectable

pek ihtiyaç duyulmamakta

not much required

pek ilginç yanı olmamak

to lack a certain kick Verb

pek iltifatkâr olmamak

to not to be given to praise Verb

pek inandırıcı olmamak

to not to carry much conviction Verb

pek işe yaramaz

it is of little avail

pek istekli

eager

pek iyi

so

pek iyi

very good

pek kolay

foolproof

pek konuşmamak

to not have much to say for yourself Verb

pek kötü

terrible

pek kullanışlılığı olmayan hisse senetleri

(US) letterstocks Noun

pek kullanışlılığı olmayan hisse senetleri

letter stocks Noun

pek muhtemelen

in all probability

pek muhtemelen

with utmost probability

ten to one

very well possible

seldom if ever

presumable

to be of little interest Verb

pek önemi olmayan

of minor interest

pek önemli olmamak

to not amount to much Verb

pek övücü olmama

unflattering

pek pahalı olmayan bir yer aramak

to be looking for a little place that is not too expensive Verb

pek parlak değil

mediocre

pek parlak olmama

mediocrity Noun

pek pembe bir manzara arz etmek

to present a very cosy picture Verb

pek pembe bir manzara arzetmek

to present a very cosy picture Verb

pek rağbet görmemek

to be in little demand Verb

pek revaçta olmama

in little request

pek sadık

true blue

pek şahsiyeti olmamak

to be lacking in personel presence Verb

pek saygıdeğer

up and up

pek sert bir çeşit kaya

granite

pek tanınmamak

to be little known Verb

pek tatmin edici değil

not so hot

pek ucuz

dog cheap

pek ümit verici görünmemek

to not to show much promise Verb

pek üstüne düşmemek

to take it easy Verb

pek yakında

not a hundred miles from here

pek yakında

in close proximity

pek yakında olmak

to be no distance at all Verb

pek yardımı dokunmamak

to count for little Verb

pek yüksek hata oranı

disquietingly high percentage of errors

pek yumuşak olmayan

chewy

politikayla pek uğraşmamak

to take no great interest in politicss Verb

sırtı pek olmak

to have a strong back Verb

siyasete karşı pek ilgi duymamak

to take no great interest in politics Verb

siyasete pek ilgi duymamak

to feel no great interest in politics Verb

toplum içine pek sık katılmamak

to go very little in society Verb

üstlerine pek saygılı davranmak

to be very humble to one's superiors Verb

yapmaya pek hevesli olmamak

to not to be very anxious to do Verb

yapmaya pek hevesli olmamak

to be less than eager to do Verb

yaptığı iş pek mükemmel değil

his work leaves much to be desired

pek pek

Turkish-English

Terms/Phrases

Turkish-English Translation

Turkish-English Phrases